19 Ekim 2013 Cumartesi

Müziğin vücudumuzdaki hormonlar ve diğer kimyasallar üzerindeki etkisi












 

Müzik, duygusal alanlarımızı çok geniş bir şekilde etkilemektedir. Birçok insan, ruh halini canlandırmak ve sinir sistemini düzeltmek için müziği kullanmaktadır. Bu, kafein ve diğer uyarıcıları kullanmak gibidir. Müziğin, kabile tabanlı toplumlarda şifa vermek amacıyla ilaç niyetine kullanıldığı bilinmektedir. Çağdaş toplumlarda da müzik, sağlık sorunlarına ek olarak farklı alanlarda da kullanılmaya başlanmıştır.

 

Müziğin kullanıldığı alanlar şunlardır:

 

·      Ağrıyla başa çıkma,

·      Rahatlama ve gevşeme,

·      Psikoterapi,

·      Komadan çıkma,

·      Zihinsel gelişim,

·      Beyin cerrahları, operasyon sırasında konsantrasyonlarını artırmak için,

·      Askerler, hareketlerini ve işbirliğini koordine ederek verimi artırmak için,

·      İşçiler, dikkat toplamak ve uyanık kalmak için,

·      Sporcular, motivasyon ve dayanıklılıklarını artırmak için.

·       

Peki müzik, vücudumuzda ve ruhsal yapımızda bu değişiklikleri nasıl meydana getiriyor?

 

Bir şeyin vücudumuzda ve ruhsal durumumuzda değişiklik yapabilmesi için çeşitli biyokimyasal reaksiyonların oluşması gereklidir. Beyin müziği algıladığında, peş peşe biyokimyasal reaksiyonlar meydana gelir. Yapılan araştırmalar, müziğin beynin sinyallerini değiştirdiğini ve bunu yaparken beyin ile vücut arasındaki iletişimi sağlayan hormonları, nörotransmitterleri, sitokinleri ve proteinleri kullandığını ispatlamıştır.

 

Konuyu daha iyi anlamak için bu kimyasalların tanımlarını aşağıda eklemek istedim.

 

 


Hormonlar :

http://www.longevitysage.com/the-hormonal-magic-of-qi-gong/

"Özel bezler tarafından kana salgılanan, kan yoluyla ulaştıkları organ ve dokular üzerinde fonksiyon düzenleyici etki meydana getiren ve çok düşük miktarlarda görev yapan organik bileşiklere "hormon" denir. Hormon kelimesi "uyarma" anlamına gelir. Kısaca, hormonlar canlı yapılardaki hücreler arası yönetim tarafından belirli bir amaç doğrultusunda bazı organlar, dokular veya hücreler tarafından salgılanan ve bunlara duyarlı diğer doku ve organlar üzerinde fizyolojik kontrol etkileri olan maddelerdir."

 

Hormonlar, vücudumuzun doğal olarak ürettiği kimyasal maddelerdir ve kan yoluyla taşındıkları çeşitli dokularda belirli etkiler yaratırlar.


kaynak: http://w2.anadolu.edu.tr/aos/kitap/EHSM/1214/unite10


Hormonların fizyolojik fonksiyonları
  1. Stres ile baş etmek,
  2. Enerji üretimi, depolanması ve kullanımı,
  3. Üreme
  4. Büyüme ve gelişme

Neurotransmitterler

"Sinirler arasındaki iletişimi sağlayan, sinirlerden gelen uyarıları diğer hücrelerin anlamasını sağlayan nörotransmiterler, nöronlardaki en önemli moleküller  arasında. Bu mesajcı moleküller, sinir ucuna gelen elektrik uyarısının sonucu olarak salgılanıyor ve hemen diğer sinir, kas ya da benzeri hedef hücrelere yapışarak burada gerekli uyarının oluşmasını sağlıyorlar. Yani, nöronlar dan gelen mesajı diğer hücrelere iletiyorlar. Yaklaşık 70 yıl önce ilk bulunan haberci molekül ”asetilkolin“. Bunun yanı sıra, “katekolamin“ (dopamin, noradrenalin) denen bir grup mesajcı molekül de beyin ve  sinirlerin işlevleri için çok önemli. Katekolaminler kalp hızı, solunum gibi işlevlerin yanısıra çeşitli düşünce ve davranışları da kontrol edebiliyorlar."  





Cytokins ( Sitokinler ) : 
"Hücre bölünmesi, büyümesi, aktivasyonu, iltihaplanma, bağışıklık, doku onarımı, fibrozis, yangı gibi çeşitli olayların başlaması için hormon gibi etki gösteren, genellikle lenfositlerden, ayrıca makrofaj, fibroblast, dendritik hücreler, monositler, astrositler vb. hücrelerden salgılanan, çoğunlukla bir immün uyarıcıya cevap olarak bağışıklık sistem hücreleri tarafından salgılanarak bağışık cevap hücrelerinin çoğalması ve aktivasyonuna neden olan, çeşitli düşük molekül ağırlıklı küçük proteinler veya glikoproteinler."
Kaynak:http://www.nedirnedemek.com/cytokins-nedir-cytokins-ne-demek

http://www.tutorvista.com/biology/cytokinesis-pictures

Proteinler : 
    "Albüminli madde; organizmanın en önemli yapı taşı. Amino asitlerin birleşmesinden meydana gelmiş karmaşık yapılı organik moleküllerdir. Kelime olarak "en önemli" manasına gelen protein , gerçekten de canlının en önemli maddesini teşkil eder. Bütün canlıların hücreleri protein ihtiva eder.

    Proteinler insan vücudunda; büyüme, gelişme, açılan yaraların tamir edilmesi, çeşitli maddelerin sindirim ve sentezi, enfeksiyonlara karşı koyma, sıvı dengesinin sağlanması, zeka gelişmesi, azot dengesinin sağlanması gibi temel hayati unsurlarda mutlaka gereklidir. "

                           http://breakingmuscle.com/nutrition/how-much-protein-do-you-need-science-weighs-in

  • Araştırmalar, müziğin nörokimyasal değişiklikler aracılığıyla sağlık üzerindeki etkilerinin aşağıdaki dört alanda olduğunu kanıtlamıştır:

     

    Ödül, motivasyon, zevk

    Stres ve uyarılma

    Bağışıklık sistemi

    Sosyal ilişkiler

     

    Öncelikle bağışıklık sistemiyle ilgilenmek istiyorum çünkü bu konu benim için gerçekten ilginç. Müziğin bağışıklık sistemi üzerinde etkisi olduğunu açıkçası pek düşünmemiştim. İlginç olan şu ki, bu sistem, bizi birçok hastalıktan koruyarak hayat kalitemizi önemli ölçüde etkileyen sistemlerden biridir.

     

    Gelin, müziğin bu sistemi nasıl etkileyebileceğine bakalım."

                                   http://www.uic.edu/classes/bios/bios100/lecturesf04am/lect23.htm



BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ

    Stres ve yaşlanma, bağışıklık sistemimizi zayıflatan ve bizi hastalıklara karşı daha savunmasız hale getiren iki önemli faktördür. 


    Bağışıklık sistemimiz, yaşam tarzımızla ve psikolojik durumumuzla pek çok açıdan bağlantılıdır.


    Pozitif duygular; iyimserlik, neşelilik, kahkaha atmak, eğlenmek ve mizah, stresin ve yaşlanmanın olumsuz etkilerini azaltmada etkilidir. Bu, müziğin ruh halimizi iyileştirmesi ve stres seviyemizi düşürmesi gibi bir durumdur."

 


                                                  http://www.fitbodyfifty.com/2010_09_01_archive.html

Pasif Dinleyicilik


    Pasif dinleme, her insanın gündelik hayatında gerçekleştirdiği bir eylemdir. Pasif dinleme esnasında dahi sitokin ve üremeyle ilgili proteinlerde değişiklikler olduğu belirlenmiştir. Sitokin, büyüme ve bağışıklık sistemimizin sağlıklı gelişimini destekler.


Hastalarda Müzik Kullanımı


    Özellikle yurt dışında, müzik terapisi daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde de bazı hastanelerde, özellikle cerrahi bölümlerinde ve hastaları komadan çıkarmak için yoğun bakım ünitelerinde, müzik terapisine başlanmıştır. Ayrıca endoskopi gibi uygulamalarda da müzik kullanımı yaygındır.


    Yapılan araştırmalar, bilinç kaybı sırasında beyin işitsel bölümünün en son işlevini yitirdiğini ve bilinç geri döndüğünde bu bölümün ilk olarak etkinleştiğini göstermektedir.

    

    Komada olan birçok hastaya müzik dinletilmiş ve bu hastaların diğerlerine kıyasla daha kolay komadan çıktıkları saptanmıştır.


    Uzun süre komada kalan bir kız çocuğuna, sevdiği bir müzik parçası dinletilmeye başlandığında, ertesi gün komadan çıktığı gözlemlenmiştir. Komadan çıkmada müziğin etkisinin, beynin birçok bölgesinin müzikle birlikte aktif hale gelmesiyle ilgili olduğu düşünülmektedir.


    Bu düzeltmeler, metni daha akıcı ve dil bilgisi kurallarına uygun hale getirmektedir.


                                                  http://music.miami.edu/musictherapy/ress_project.html


        Genellikle hastaların kendi seçtiği müzikler her zaman daha etkili olmaktadır.

    Özellikle ameliyat olacak hastaların kendi seçtikleri müziklerin bir stres hormonu olan cortisol seviyesinin düşmesinde daha etkili olduğu ispatlanmıştır.

Cortisol(Kortizol), "böbrek üstü bezlerinin kabuk bölgesinde üretilmekte olan, bedenin strese karşı gösterdiği tepki ile alakalı bir tür kortikosteroid hormondur. "

    Organizmanın stresle karşı karşıya geldiğinde beynin hipotalamus bölgesi uyarılır. Bu da hipofiz bezinin uyarılarak hormonların salgılanmasına yol açar. Hipofizden salgılanan ACTH (adrenokrtikotropik) hormon etkisiyle vücudun bir çok sistemini uyaran 30 hormonun salınımı gerçekleşmeye başlar. Bu kimyasalların temeli kortizoldur.( stres hormonu ) Bu hormon, aşırı stresli ve yoğun kaygı bozukluğuna sahip kişilerin kanlarında yüksek oranda bulunur. 


http://www.bilkent.edu.tr/~bilheal/aykonu/ay2012/anxiete/anxiete.htm



    Omurilik ameliyatlarında hastaların değişik tarzlarda seçtikleri yumuşak melodilerin , ağrı , kaygı ve tansiyon, cortisol, adrenalin, noradrenalin üzerinde önemli ölçüde düşüklüğe sebep verdiği görülmüştür.

adrenalin: Epinefrin , böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından öz bölgede salgılanan bir hormondur.
Doğada bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır. Etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi,karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle, acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir. Heyecan ve korku durumunda adrenalin salgılanması artar. Kan damarlarını genişletir. Acı hissini azaltır. Göz bebeklerinin büyümesiyle göze alınan ışık artar, daha net ve hızlı görüş sağlanır. http://tr.wikipedia.org/wiki/
noradrenalin: Norepinefrin , beynin dikkat ve çevreye yanıt verme ile ilgili bölümlerini etkilerler. Epinefrin ile birlikte norepinefrin, kalp atım hızını, depolardan glikoz salınımını ve iskelet kaslarına giden kan akımını artırarak "kaç ya da savaş" (flight or fight) yanıtının temelini oluşturur. Noradrenalin ve Norepineferin aynı anlamlara gelmektedir. Farklılıklarının sebebi birisi Latince, diğeri Yunanca olarak kullanılmasıdır. http://tr.wikipedia.org/wiki/

    Yapılan bir çalışmada bir guruba sakinleştirici verildi, diğer guruba ise müzik dinletildi .Araştırma sonucunda müzik dinleyen hastaların tansiyon ve nabızlarının diğer guruba göre daha düşük olduğu ortaya çıktı.

    Bu yöntem özellikle endoskopi, kolonoskopi için anestezi yapılacak hastalarda da müziğin anestezi öncesi sakinleştiricisi olan midazolam'dan çok daha etkili olduğu görülmüştür.



Tempo : Seçilen müziğin temposunun sağlığımız üzerinde önemli bir rolü vardır.

Yavaş müzik :  Nabzı, solunum ve tansiyonu düşürür.
Hızlı müzik:  Tam ters eki yapar, nabzı , solunum ve tansiyonu yükseltir.

    GURUP OLARAK ŞARKI SÖYLEME
    Yapılan araştırmalar, gurup olarak şarkı söylemenin pasif dinleyicilere göre vücutlarında s-IgA  (bağışıklık sistemi antikorları) yoğunluğunda büyük bir artış olduğu saptanmıştır.

      Yapılan tükürük salgısı testleri, profesyonel koro elemanları üzerinde uygulanmıştır.
    Yapılan testlerde, prova sırasında s-IgA oranının % 150 arttığı, performans sırasında ise bu oranın % 240’ a ulaştığı saptanmıştır.


Immunoglobulin :  "Antikor, bağışıklık sistemi koruyucusu, vücuttaki enfekte olmuş yabancı cisimleri belirleyen ve etkisiz kılan pek çok kan proteininden biri, kan serumunun antikorlar içeren parçası. Iga ‘nın asıl bulunduğu yer bazı organların örtücü zarlarıdır.


s-IgA : Salgısal immünoglobulin : "Vücüt savunmasında önemli rolü olan bir immünoglobulindir. Dışarıdan vücuda giren mikroorganizmaların mukoza hücrelerine bağlanmalarına, burada yerleşmelerine ve enfeksiyon oluşturmalarına engel olur."


    Perküsyon gruplarında ve orkestralarda çalmanın, vücudumuzda belirli etkileşimlerin gerçekleşmesine neden olduğu gözlemlenmiştir.

 

    Bu bağlamda, aktif müzik performanslarının, özellikle bağışıklık sistemi üzerindeki güçlü etkileri kanıtlanmıştır.

 

    Grup halinde perküsyon çalmanın ve şarkı söylemenin, eski çağlardan beri insanın doğasında var olan müziksel etkinlikler olduğu bilinmektedir.

 

    



    SOSYAL İLİŞKİLER

    İnsan sağlığı üzerinde sosyal etkenlerin önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.


    Özellikle eşzamanlı gerçekleştirilen aktiviteler, müzik ve dans gibi beraber yapılan etkinlikler, bağlılık açısından önemli birleştirici bir etkiye sahiptir. Dans terapisinin, Parkinson hastaları üzerinde dopamin ve oksitosin seviyelerini artırma yönünde önemli bir etkisi olduğu belirlenmiştir.














DopaminDopamin zevk, haz hormonu- ödül-motivasyon.

Dopamin, vücutta doğal yollarla üretilen, sinirler arasında iletişimi sağlayan, duyguları, hareketleri ve zevk ile acı algılarını etkileyen bir beyin kimyasalıdır. Sinir hücreleri arasındaki veri alışverişinin düzenli olabilmesi ve beynin işlevlerini normal şekilde sürdürebilmesi için bu kimyasal vücudumuz açısından oldukça önemlidir. Beyindeki dopamin reseptörlerini aktive ederek nörotransmitter olarak işlev görür. Dopamin, hipotalamustan da salgılanıp kana karışarak nörohormon olarak görev alır ve bu durum hipofizin ön lobundan prolaktin salgılanmasını engeller. İlaç olarak sempatik sinir sistemi üzerindeki etkileri sayesinde, kalp atışlarını hızlandırmak ve kan basıncını yükseltmek amacıyla kullanılır.


Dopamin eksikliği durumunda çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Dopamin seviyesi düşük bir kişide en belirgin belirti vücut titremesidir. Ayrıca hareket fonksiyonları, dürtü ve heyecanla ilgili diğer aktivitelerde de engellemeler görülebilir. Dopamin seviyesinin çok düşük olması Parkinson hastalığına neden olabilir. Bu hastalık, kişinin hareket kabiliyetini ve diğer aktivitelerini büyük ölçüde etkileyen nörolojik bir rahatsızlıktır. En önemli belirtileri arasında dinlenme anındaki titreme, yavaş hareket, kas sertliği ve denge kaybı yer alır.

http://www.iupsa.com/dopamin-nedir-eksiklik-belirtileri-nelerdir


http://blogs.discovermagazine.com/neuroskeptic/2013/03/11/is-food-addictive/#.UmKydJT276k

    Parkinson hastalığı olan bireylerde beyinde dopamin düzeylerinin düşük olduğu ve bu durumun hastalığın gelişiminde önemli bir rol oynadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu hastalarda, dopamin yerine koyma tedavisi uygulanmakta ve hastaların şarkı söylemeleri teşvik edilmektedir. Bu yaklaşım, dopamin ve müziksel ödül sistemi arasında bir bağlantı kurarak hastaların dopamin seviyelerini artırmayı hedeflemektedir.

    

    Ayrıca yapılan çalışmalar, müziksel ödül sisteminin öğrenme süreçleri, motivasyon ve zevk alma üzerindeki etkilerini de ortaya koymaktadır. Dopaminin beyinde dikkat kontrolü üzerindeki etkileri de önemlidir.


    Müzik, hareket ve devinimle ilişkilidir. Bir müzik parçasına hareketle tepki verildiğinde, beyin daha fazla zevk alma duygusu yaşar ve bu, dopamin salınımını artırır.


    Beyin doğal olarak zevk alma arzusuna sahiptir ve müzik, bu duyguyu tetikleyebilen önemli uyarıcılardan biridir.


    Müzik, beyinde dopamin salgılanmasını önemli ölçüde artırabilir. Bir müzik parçasını dinlerken onunla hareket ederek tepki vermek, beyindeki zevk alma devrelerini daha fazla aktive eder ve bu, vücutta dopamin hormonu salınımını tetikler.


    Müzik, beynin zevk alma sürecinde önemli bir rol oynar.



Oksitosin (Oxytocin )

    "Oksitosin en fazla üremedeki rolü ile bilinir. Özellikle doğum esnasındaki ve doğum sonrasındaki rolü önemlidir. Doğum esnasında serviks ve uterusun gerilmesi ile çok miktarlarda salınır, rahim kaslarının kasılmasını uyarır ve doğumu kolaylaştırır. Doğumdan sonra ise meme başı uyarısı ile sütün salınımını sağlayarak emzirmeye yardımcı olur.
    Son zamanlardaki çalışmalar oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisini de ortaya koymaktadır.     
    Örneğin; orgazm, sosyal tanıma, eşler arasındaki bağ, anksiyete ve anne davranışları bu davranışlar arasında sayılabilir.[1] Bu nedenle bu hormona bazen "aşk hormonu" da denmektedir. Oksitosin salgılanmasındaki yetersizlik sosyopatipsikopatinarsisizm ve genel manipülasyoneğilimi ile ilişkili bulunmuştur.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Oksitosin
Oxytocin ve Vasopressin’in  sosyal davranışlar üzerinde etkileri vardır.

Beraberce yapılan aktivitelerde ritmik yapılar bulunmaktadır. yürüyüş, konuşma, el çırpma, şarkı söylemek. Eş zamalı yapılan bu aktiviteler sosyal koordinasyonun sağlanmasında önemli etkileri bulunur.


Vasopressin: Hipotalamus’tan salgılanıp, belli durumlarda kan dolaşımına geçmek üzere hipofiz arka lobunda depo edilen, böbrek tübiillerinde su reabsorpsiyonunu artırarak idrar oluşmasnıi azaltıcı, kan damarlarını daraltarak kan basıncını yükseltici, bağırsak kaslarını etkileyerek peristaltizm’i uyarıcı hormon; antidiüretik hormon; vazopresin (Vazopresin, kan basıncmdaki düşüşe, stres’e, ağrıya, elektrolit dengesi ve kan hacmindeki bazı değişimlere yanıt olarak -hipofiz arka lobundan-kana verilir).
http://saglik.sozlugu.org/vasopressin/

    Şarkı söylemek vücudumuzda oksitosin hormonunun salgılanmasını tetikler. Bu hormon, güven ve bağ kurma duygularını harekete geçiren bir hormondur.


    Müziksel aktivitelerin grup halinde gerçekleştirilmesi, grubun içindeki güven duygusunu, sosyal bağları ve pozitif etkileri artırdığı gözlemlenmiştir. Bu durumun, vücuttaki oksitosin seviyesinin yükselmesiyle ilişkili olduğu bilinmektedir.


    Bir müziği beğendiğinizde, beyniniz endorfin adı verilen mutluluk hormonunu üretmeye başlar.


    Ayrıca müzik, depresyon durumlarında azalan serotonin seviyelerinin yükselmesine yardımcı olarak, doğal bir antidepresan işlevi görür.



Endorfin, "Endorphin ("endogenous morphine"), vücutta bulunan morfinopiat benzeri etki gösteren peptit yapıda hormonlardır. İnsan vücudunda ağrıyan dokularda ağrının azalması için beyin dokuları tarafından üretilen hormonlara verilen isimdir. Hormonun işlevi, ağrının şiddetini azaltmak ve vücuda daha az rahatsızlık vermesini sağlamak için sinirleri uyuşturmaktır. Endorfinlerin ağrı kesici etkisi morfinden yaklaşık 30 kat daha fazladır.
Mutluluk hormonu olarak da anılır. Heyecan, ağrı, egzersiz, baharatlı yiyecek tüketimi, seks ve orgazm gibi durumlarda salınımı artış gösterir"
http://tr.wikipedia.org/wiki/Endorfin

Serotonin (5-HT ya da 5-hidroksitriptamin), "insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir hormondur. Eksikliğinde depresif, yorgun, sıkılgan bir ruh hali görülür. Yapısal olarak monoamin bir nörotransmitterdir. Triptofan aminoasitinden sentezlenir. Beyinde serotonin kimyasalı salındığında kan damarları kasılarak daralır; serotonin düzeyi düştükçe genişler.
Migren atağından önce vücuttaki serotonin düzeyi yüksek olmakta, atak geçtikten sonra da düşmektedir.
Açlık, yorgunluk, stres, yemek, ışık ve ilaç gibi faktörlerin tamamı insan vücudundaki serotonin düzeyini etkilemektedir. Stres ve düşük kan şekeriserotonin düzeyini düşürürken; oksijen, kusma, içinde aminler bulunan gıdalar (örneğin: peynirçikolataportakalmandalinadomates ) ve içinde triptofanisminde bir çeşit amino asit bulunan gıdalar, (örneğin süthindi eti ) serotonin düzeyini yükseltmektedir."
http://tr.wikipedia.org/wiki/Serotonin

"Alzheimer hastalarında yapılan bir çalışmada müziğin biyolojik ritmi düzenleyen melatonin seviyelerini arttırdığı ve hastalara sukunet verdiği bulunmuştur."
Dr. Gülüstü Kaptanoğlu.

Melatonin:"beyinde epifez bezinde üretilir ve uykuya yardımı bulunan bir hormondur. Akşam olduğunda kortizol seviyeleri düşüşe geçer bu vücudumuzun daha fazla melatonin üretmesine yol açar. Vücudun biyolojik saatini koruyup , ritmini ayarlamak temel görevlerindendir.Melatonin serbest radikallerle savaşan önemli bir antioksidandır"


Doğaçlama
    Doğaçlama yapılırken beyin sansürleme ve baskıları geride bırakır. Müzisyenlerin doğaçlama sırasında mimiklerini ve vücut hareketlerini daha yoğun kullanmalarına dikkat edilebilir. Beynin medial prefrontal korteks adı verilen bölgesinde, doğaçlama anında belirgin bir aktivite artışı gözlemlenir. Bu beyin bölgesi, hayat hikayemizi anlatırken aktive olur. Bir müzisyenin doğaçlaması, kişisel kimliğin güçlü bir ifadesidir. Beyin, doğaçlama sırasında sansürleme ve baskıyı azaltarak yaratıcılığı ve kendini ifade etme yeteneğini artırır.


Değişik inançlar, müziğin özel ve gizemli özelliklere sahip olduğuna inanmaktadır.

Gerçekten de, müziğin gizemli özellikleri gün geçtikçe daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu özellikler arasında en güzeli, müziğin bir şifa kaynağı olmasıdır.

Bu doğal şifa kaynağını, bundan böyle daha bilinçli bir şekilde kullanmayı dilerim.

Sevgiyle ve müzikle kalın.

Deniz Baysal

"Hayat size ıstırap ve keder verdiğinde, sükuneti müzikte arayın." (Konfüçyus)






















Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Popular Posts